Küçük kasabanın Kahpesi (1)

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Küçük kasabanın Kahpesi (1)

Biraz uzunca bir hikaye bu… Gözü açılmadık bir kasaba kızının başından geçenler… O kız ben oluyorum. Güllü adım…

Daha onyedi yaşıma yeni girmiştim ki, köyden kasabaya gelin verdiler beni… Davullar, zurnalar, kınalar, kalabalık, derken düğünümüz bitti. Yeni evimde, kocamla baş başa kalakaldım. Dışarda avluda damadın sırtını yumruklayan akranları, akrabaları, yenge falan, bir kalabalık… Yaşım onyedi ama, her yerim gelişmiş, köy kızı, bıngıl bıngılım. Kocam Hasan 25’ini geçmiş. Tecrübeli…

“Soyun…” dedi sadece kendi soyunurken… Kırmızı gelinliği çıkardım yavaşça… İçliğimi, çoraplarımı falan… İncecik fanilayla kaldım, utanıyorum… Yan gözle baktım, ayağında donla bana bakıyor, çıplacık kalmış.

“Hadi kız, acele etsene, bizi bekliyorlar aşağıda…” diye üsteledi. “Çıkar üstünde ne varsa…”

“Utanıyom, bakma sen…” dedim.

“Gerdeğe giriyosun, utancak ne varmış?” dedi, yine de arkasını döndü. Ben de bir çırpıda ayağımdaki donu, düğün şerefine giydiğim sütyeni çıkarıverdim, yer döşeğine serili yorganın altına daldım. Tir tir titriyorum heyecandan…

“Bitti mi kız?” diye sordu. “Hı…” diyebildim. Ayağındaki donu sıyırıp yorganın altına girerken kocamın şeyini ilk defa o zaman gördüm.

Çeşme başında kızlar, gelinler konuşur, biz çocuklar çaktırmadan dinlerdik onları… Yok benim herifin şu kadar, yok bekçinin kol kadarmış, her gece karısını haşat edermiş, falan filan, bin türlü dedikodu… Ben de yeni yetme, gözümde canlandırmaya çalışırdım nasıl bir şey diye… Atların, boğaların şeylerini görüyoruz köyde ama, hiç erkek görmemişim kardeşlerimin pipilerinden başka… Erkek deyince atlarınki gibi bir şey bekliyorum ben…

Kocamınki şöyle iki parmağım kalınlığında, orta parmağımdan biraz uzunca bir şey… “Demek ki böyle oluyormuş” dedim içimden…

Yorganın altındayız. Kocam üstüme çıkarken ben bacaklarımı araladım. Öpmeye çalıştı. Bıyıkları battı yanaklarıma, düğün yemeğinde içtiği rakının kokusu geldi, tiksindim, başımı çevirmeye çalıştım. Çenemden tuttu, dudaklarımı ısıra ısıra öpmeye çalışırken üstüme abandı.

Az önce gördüğüm çükü kukuma dayandı. Gelinlerden dinlediğim kanlı hikayeler gözümü korkutmuştu, kendimi sıktım biraz… Memişlerimle oynamaya başladı bu arada… Epey büyümüşler ama daha ayva gibi ufarak, sert, narin… Nasırlı elleriyle ovalayınca canım yandı önce…

“Ayyy… Yapma…” dedim, aldırmadı. Sonra zevk almaya başladım oynadıkça… İçim yandı, yanaklarım kızardı. Bacaklarım aralandı. İsteklenmiştim. Kocam da iyice yaklaştı. Eline tükürüp aradan çüküne götürdü. Rakı yemek bulaşığı, sigara sarısı dişli ağzı… Kokusu… Midem bulandı.

Islattığı çükünü içime sokmaya çalıştı. Başı girdi önce… Dişlerimi sıkıyordum. Mememi sıkıp canımı yakınca dikkatim oraya gitti, bu arada hepsini sokuverdi içime… Bir ufarak sızı geldi geçti kasıklarımdan… Artık kız değildim.

Hasan bacaklarımın arasında kıpırdanmaya, içime sokup çıkarmaya başladı. Hırlıyordu kulağımın dibinde… Bense ne olduğunu anlayamamış, aptal gibi yatıyordum yatakta… Biraz biraz gidip gelmeleri hoşuma gitmeye başlamıştı. Kasıkları kasıklarıma vuruyordu. İçimde bir ıslaklık, şap şap sesleri çıkıyordu bana vurdukça… Tam kollarımı kaldırıp boynuna sarılmaya niyetlenmiştim ki,

“Oohhh…” diye inledi. Titremeye başladı. İçime bir sıcaklık geldi o üstümde titrerken… Boşalıyormuş meğer… Sonra içimden çıkıp yana devrildi. Başımı kaldırıp yorganı yana çektim, baktım. Kukumun dudaklarında bir iki damla kan… Altımdaki çarşaf da öyle… Ben bakarken kocam kalkıp pantolonunu gömleğini giymişti bile…

“Kalk hadi, çarşafı çıkar bana ver… Anamgiller bekliyor aşağıda…” dedi.

Uzattığım çarşafı alıp çıktı. Şaşkın, çaresiz yatağın ortasında oturuyorum. Dışarıda konuşmalar, gülüşmeler, naralar, silah sesleri… Kız oğlan kızmışım ben, oğulları bozmuş beni ilk defa, mühürümü açmış. Ne büyük iş…

Böyle başladı evliliğim… Böyle gitti. Kardeşiyle ortak hayvan besliyordu. Hayvanlara bak, yemek yap, ekmek yap, gece karılık yap, çocuklara analık yap… Çocuk oldu bu arada, bir oğlan… Hamilelik dönemi… Doğum… İlkinin lohusa dönemi bitmeden üstüme çöreklenen kocam… Birini emzirirken karnım büyümeye başlamıştı hemen… İkinci oğlan da geldi.

Sonra kaynımla kocam anlaşamadılar. Kocam hayvanları ona bıraktı, turizm şirketinde şoför olarak işe girdi. Kasabanın kenarındaki üç göz ahırdan bozma evi bıraktık, merkeze yakın apartman dairesine taşındık. Sınıf atlamış gibiydik. Hayvan bakımı, avluda horoz tavuk yemlemek, kazanda çamaşır kaynatmak yoktu artık…

Ben de işe girdim kasabadaki bir firmada… Çay yap, memurlara çay ver, büroların temizliği falan… Şalvar çıktı ayağımdan doğal olarak, işyerine uygun elbiseler, etekler giymeye başladım. Seneler böyle geçmeye başladı.

Gözüm de açılıyordu. Etrafımdaki ailelere bakıyordum. Evine karısına elinde çiçekle gelen komşu kocalar… Karısını koluna takıp kolkola gezmeye gidenler… Lokantada restoranda karı koca oturup yemek yiyenler, kocasıyla kadeh tokuşturan hanımlar…

Bir de bizim eve bakıyordum, şirketin otobüsüyle karadenize, doğuya, tura giden, üç beş gün, bir hafta eve gelmeyen, geldiğinde kırıp döken, dökmese de stresini kahvede, okey masalarında, meyhanede atan bir koca… Bir tatlı söz işitmek yok. İlgi yok. Benimle tek ilgisi, gece yatakta tepeme tüneyip boşalmak, sonra da dönüp horlamak… Arada uzakta, turda gezerken eve açtığı telefon faturasını yatır, vergiyi yatır, belediyeye gidilecek diye bir iki telefon…

“Nasıl yatırayım, para yok evde…” diye tersledim bir gün… “Giderken bırakmadın ki… Bir haftayı geçti sen gideli… Evdeki azıcık para da bitti, ekmek parası kalmadı.”

“Maaş almadık kızım…” dedi. “Senin maaş ne zaman?”

“Ay başında, daha iki hafta var, o da kiraya gidecek zaten…” Durdu biraz, sonra,

“Cafer’e git versin. Ben gelince ona veririm.” dedi. Komşumuzdu, kahve arkadaşı, içki masası arkadaşıydı Cafer… Çok samimiydik. Gider gelirdik birbirimize… Yan apartmanda oturuyorlardı. Ama gidip para istemek…

“Elin adamından nasıl para isterim Hasan?” dedim kızarak.

“Kızım sen git… Elin adamı değil, kankam benim o… Ben para olmayınca ondan isterim, o mal almaya giderken benden ister… Aramızda teklif yok bizim… Şimdi telefon açar, söylerim sana para vermesini… Bi saat sonra git iste…”

Ne bileyim, para işlerini bana anlatmazdı ki hiç… Ne almış, ne vermiş, kime vermiş… Ben para lazım olunca ver derdim, kocam da verirdi. Neyse… Gittim. Kapıyı çaldım ezile büzüle… Karısı yoktu evde, kapıyı Cafer açtı. Daha ben söylemeden,

“Gel Güllü, para için geldin herhalde…” dedi. İçeriye girdim. Büfenin gözünden cüzdan çıkardı, içinden bir miktar para… Getirip bana uzattı.

Yüzüm kızarmıştı, yabancı bir adamdan para alıyordum, dilenci gibi hissettim. Utandım, yüzüm kızardı. Elimi uzatıp alamıyordum parayı…Utandığımı anladı hemen… Elimi tutup parayı avucuma sıkıştırdı, parmaklarımı kapattı zorla…

“Yenge, utandın mı yoksa? Sakın ha, siz bana emanetsiniz.” dedi. İki elinin arasındaydı elim, ateş gibi yandı sanki, hızla çektim elimi… Yanaklarım alev alev yanıyordu…

“Sağol Cafer abi…” diyebildim yutkunarak… Dönüp çıktım.

Beş altı yaş büyüktü benden… Abi derdim hep… Yakışıklı adamdı. Simsiyah bıyıkları vardı. Kara gözlerinin üstüne inerdi kara kaşları… Baktığı zaman bakışlarımı kaçırırdım ondan, öyle bir bakışı vardı ki… Apartman kapısından çıktığımda dönüp baktım, pencereden beni izliyordu o bakışlar… Kendimi eve zor attım.

Akşam yemeğiydi, çocukların dersi, okul hazırlığıydı derken gece yorgun argın yatağa yattığımda o bakışlar çıktı geldi zihnime… Avuçlarımda onun elinin sıcaklığı… Elimi sıkan koca elleri… Offf… Sanki… Sanki elimi tutmamış da, beni kucaklayıp götürmüş gibi, benimle sevişmiş gibi…

Kasıklarım yanmaya başladı. Bacaklarımı bitiştirip sıktım, olmadı. Elimi apış arama götürüp avuçladım. Biraz iyi gelmişti sanki… Parmaklarımla sıkıp okşadım kadınlığımı… Ohhh… Zevk… Sürdürdüm okşamayı… Külodumun içine soktum sonra parmaklarımı… Islanmıştı külot… Su içindeydi.

Islak parmaklarımın ucu ıslak ıslak, kabarık bir yere değdi ki ceyran çarpmış gibi oldum. Titredim. Bızır dedikleri yermiş orası… Sonradan öğrendim. Bir şey daha öğrendim o gece… Orgazm…

Bızırımı okşadıkça zevk duyuyordum, parmaklarımın arasında kıstırdıkça zevk artıyordu. Devam ettim. Bir elimi de gecelik entarimin düğmesini açıp içeriye soktum, mememi avuçladım. Bir elim apış aramda, öbür elim memelerimde, dakikalarca okşadım kendimi… Küçük odada yatan oğlanlar inlemelerimi duymasın diye dudaklarımı ısırıyordum.

Sonunda öyle bir hal oldu ki… Bunca hayatımda böyle bir şey yaşamamıştım o güne kadar… Böyle bir zevk olamazdı. Her yerim kasıldı, titredim, mahvoldum. Sona doğru odanın kapısı vuruldu. Büyük oğlan…

“Ana, bi şey mi var? Ne oldu?” diye soruyordu merakla… İnlemelerimi duymuş olmalıydı. Zorlukla,

“Yok bi şey oğlum. Belim ağrıdı biraz, işte zorladım kendimi… Hadi git yat sen…” diye savdım.

Demek buymuş. Orgazm diye diye ballandıra ballandıra anlattıkları şey… Bunca sene kocamın altına yattım, bu zevki hiç almadım bugüne kadar diyordum kendi kendime… Ölmüş, cennete gitmiş gibiydim. İnanılmaz bir şeydi hissettiklerim…

O günden sonra müptelası oldum o zevkin… Yalnızken… Kocam becerip arkasını döndükten sonra… Kocam işini görüp yanımda horlaya horlaya uyurken ben kendimi parmakladım hep…

Bu arada Cafer abi de alışkanlık haline gelmişti. Evin bankamatiği gibi bir şeydi. İlk günkü utangaçlığım kalmamıştı. Şakalaşabiliyordum hatta… Karısı da alışmıştı olaya… Para bittiği zaman ona gidiyor, ne lazımsa alıp geliyordum. Karısı, çocukları yadırgamıyordu, komşuyduk şunun şurasında, samimiyetimiz vardı.

Cafer abi parayı uzatırken ellerimiz, parmaklarımız temas ediyordu. Eli elime değince ürperiyordum nedense… Evliydi o da… Onun da üç çocuğu vardı. Kocamın en samimi arkadaşlarındandı. Pazarcılık yapardı. Kasabada, çevre beldelerde giysi, iç çamaşırı satardı. Kocam geldiğinde akşamları beraber geçirirler, okey oynarlar, içmeye giderlerdi. Kocam aldığımız borcu öder, alacağını alır, hesaplaşırlardı.

Pazar kurulduğunda önünden geçerken selamlaşırdık.

“Yenge, bir ihtiyacın varsa, çekinme, al…” derdi. Sağ ol der geçerdim, iç çamaşırımı başka yerden alırdım. Bir gün gerçekten çamaşır almam gerekti. Ama, param yoktu, olanı da sebze meyveye ancak yeterdi. Özellikle önünden geçtim ağır ağır, bakınarak… Gördü beni, yanıma geldi hemen, hatırımı sordu. Benim tezgahtaki sütyen külotlara baktığımı görünce yine teklif etti,

“Bir ihtiyaç varsa al bak, ölümü gör almazsan…” deyince eğilip gelişigüzel bir külot aldım. Genişçe, pamuklu kumaştan bir külot… Baktı,

“O sana gelmez yenge…” dedi. Şöyle bir vücudumu süzdü ölçüp tartar gibi, “Biraz büyük gelir, senin kalçalar dolgunca, ama dar, bu külot bol gelir sana…” deyince yüzüm kızardı.

Kendisi uzanıp başka bir külot çıkardı, tezgahtar tavırlarıyla bana uzattı. Önü şeffaf kumaştan, fırfırlı dantelli küçücük bir şeydi. Giydiğimde önüm açıkta kalacak, önden bakınca siyah tülün ardından şeftalim görünecekti bu külotla… Demek bunu münasip görmüştü bana…

“Küçük değil mi bu da Cafer abi?” diyebildim yutkunarak… Yüzümün kızarıklığı artıyordu gitgide… Kara gözleriyle gözümün içine baktı,

“Yok, tam gelir, merak etme sen… Bu tam senin vücuduna göre…”

Sesi okşar gibiydi, yumuşacıktı. İçim ürperdi. Bu adamın yanında liseli kız gibi oluyordum nedense… Heyecandan dibim düşüyordu. “Sütyen de lazım mı Güllü?” dedi neden sonra… Yenge demeyi bırakmıştı. İsmimi söylüyordu o dudaklar… Başımı salladım evet anlamında…

“Sana 105 lazım herhalde…” dedi kendinden emin bir tavırla… Baktım, irice, bluzu şişirip geren memelerime bakıyordu. Bakışlarıyla ölçüyor mu, okşuyor mu memelerimi bilmem… Neredeyse ellerimi götürüp örtesim, kapatasım geldi memelerimi, çıplakmışım gibi, öyle bakışlar…

Külotla aynı renkte, modelde bir sütyenle beraber ikisini özenle sardı, paket yaptı. O paket yapmakla uğraşırken sürekli ona bakıyordum. Kaslı kollarına, üstüne giydiği dar tişörtü geren vücuduna… Offf…

Sanki ağırdan alıyor gibi geldi bana… Hemen gitmemi, ayrılmamı istemiyor gibi… Hoş, benim de pek şikayetim yok ya… Sonunda paketi yapıp uzattı bana… Yine parmakları elime değdi. Yine kıvılcımlar çaktı. Para çıkaracak oldum, elimi itti o sıcak, kocaman elleriyle,

“Aşk olsun Güllü… Senden para isteyen mi oldu? Yabancı yerine koydun şimdi beni… Koy paranı cebine…” dedi. Teşekkür ettim utana utana, yanından ayrıldım. Havada yürüyor gibiydim, nereye gittiğimi bilmeden gidiyordum.

Aşk olsun tabi… Aşk olsun. Offf… O koca ellerinle, bana külot, sütyen beğenen gözlerinle aşk olsun. Memelerime bakan, kalçalarımı ölçen gözlerinle aşk olsun. O siyah bıyıklarınla, kara gözlerinle, bir seksenlik gövdenle aşk olsun. Bu Güllü kurban olsun sana, aşk olsun…

İşte, tam da o günün gecesi kocam telefon etti. Sabah erkenden bankaya gidilmesi lazımmış, imza atacakmışım, kredi taksidi yatacakmış, Cafer’e haber vermiş, biraz sonra gelip para bırakacakmış. Kocam telefonu kapattı, ben kapatmadım, elimdeki ahizeye bakakaldım.

Gecenin onbiri olmuştu. Çocuklar uyumuş. Ben yalnızım evde… Kocam olacak geri zekalı evimize adam gönderiyor. Hem de her gördüğümde ayaklarımı yerden kesen adamı… Geceleri beni becerirken hayalini kurduğum erkeği… Tam da yatağıma yatıp gözümü kapatmayı, kocamın evimize gönderdiği o erkeği hayal etmeyi planlarken…

Pazarda vücuduma bakarak ölçü almasını, bana kendi beğendiği en seksi sütyen külodu seçmesini, bana verişini, ellerimizin birbirine değmesini… Tekrar tekrar, sahne sahne hayalimde canlandırıp kendimi okşamayı düşündüğüm anda… Off… Yapma bunu bana Hasan… Delirtme beni…

Hemen gidip üstümü değiştirdim aceleyle, işe giderken giydiğim kısa etekli elbiseyi geçirdim. dudaklarıma ruj, yanaklarıma allık sürdüm. Holdeki aynada saçımı düzeltirken kapı tık tık yaptı. Gecenin sessizliğinde, sanki eve dostumu alıyorum gibi, heyecan içinde fırlayıp kapıyı açtım. Cafer, elinde bir paket, kapının önünde… Nerdeyse hışımla kolundan tutup içeri çektim adamı,

“Gel Cafer abi, içeriye gir” dedim alçak sesle… Şaşırıp kalan adama “Komşular dedikodu kumkuması… Gecenin bu saatinde geliyorsun. Adımızı çıkarmasınlar yok yere şimdi…” diye açıklama yaptım kapıyı sessizce kapatırken…

Sonra baktım, kolunu tutan elim hala kolunda duruyor, pazularını tutmuşum adamın, konuşurken bırakmıyorum. Ateşe değmiş gibi çektim elimi… Cafer abiyse beni duymuyor gibi bana bakıyordu, yüzüme, üstüme, başıma…

Bir acaip durum, bir suskunluk, gerginlik oldu aramızda… Eve dostumu almışım gibi hissediyordum kendimi… Kaçak göçek, adamın altına yatacakmışım gibi… Yutkunup duruyordum. İkimiz de ne yapacağımızı bilemiyorduk, bir heyecan… Sonunda Cafer abi yavaşça öksürdü,

“Şey… Para lazım olmuş yarın erken, şimdi getirmemi söyledi kocan…” dedi. Parayı uzattı, aldım. Elindeki pakete bakıyordum anlamsızca, merakla…Ne ki bu paket?

“Şey…” dedi yine… “Malları topluyordum. Bugün aldıkların aklıma geldi. Hazır gitmişken bir iki parça daha götürüvereyim dedim. Hem çocuklara da getirdim, atlet külot filan…”

Paketi uzattı. Ben de almak için ellerimi uzattım. Paketin altında ellerimiz birbirine değdi, öylece kaldık. Holün solgun ışığında karşılıklı duruyorduk, el ele… Yanaklarım, her yerim yanıyordu. Yüzüne bakamıyordum. Neden sonra başımı kaldırıp gözlerine baktım. O kara gözlerine…

“Ne… Ne zahmet ettin abi…” diyebildim.

“Ne zahmeti… canım…” dedi. Canım dedi bana… Paket hala aramızda, birbirine temas eden ellerimizin üstünde duruyordu. Zorlukla paketi tuttum, kendime çektim. Ellerimiz ayrıldı. Cafer abi ellerini nereye koyacağını bilemeden durdu, arka cebine götürdü, kıvrandı. Sonra da,

“Neyse… Ben gideyim artık…” dedi, kapıya davrandı. Kapının tokmağını tutup bana baktı, bir şey söyleyecek oldu. Sesi çıkmadı. Öylece bakıyordum.

“Güle güle abi…” dedim fısıldayarak… O da aynı tonda,

“İyi geceler Güllü…” dedi.

Sanki gizli bir şey yapmışız, bir günahı paylaşmışız gibiydik ikimiz de… Oysa yalana yalana birbirimize bakmaktan öte bir şey olmamıştı aramızda… Çıktı. Merdivenlerde ayak sesleri duyuldu belli belirsiz… Gitti.

Rüyadaymış gibi hareketlerle arkasından kapıyı kilitledim, yatak odasına gidip yatağın kenarına külçe gibi oturdum. Kucağımda paket, bir elimde para… Parayı bırakıp paketi açtım. Dediği gibi çocuklara atlet külot birkaç tane… Paketin içinde bir başka paket… Açtım onu da..

Nerdeyse beş on tane kadın külodu… Bedenleri bana göre seçilmiş… Teker teker kaldırıp baktım hepsine… Danteller… Tangalar… Şeffaflar… Tüller… Renk renk… Hatta bir tane de g-string dediklerinden… Her yeri ip, ortasında bir küçücük kumaş, neremi örtecekse…

Birkaç tane sütyen yine… Model model, askısız, fırfırlı, dantelli… Bir gecelik… Kısacık bir şey… İpek gibi kumaşı, incecik… Birkaç süper ince külotlu çorap… Siyah… Biri jartiyer çorabı, dantelli… Hepsi de kaliteli şeyler, kendi pazarda sattıklarından değil, özel alınmış belli…

Kucağıma yığılmış kumaşlarla beraber yatağa devrildim sırtüstü, çamaşırları göğsümde sıktım. Gözlerim kapalı… Ne istiyor bu adam benden? Ondan nasıl etkilendiğimi görmüyor mu? Neden yapıyor bu işkenceyi bana? Gecenin bu saatinde bana getirdiği bu açık saçık şeyler… Tangalar, stringler, gecelikler…

Kalkıp soyundum çırılçıplak… Tanga külotlardan birini alıp ayağıma geçirdim. Tuvalet aynasında kendime baktım. Erken gelişen, iki çocuktan sonra biraz yuvarlaklaşmış hatlarımla güzel kadındım doğrusu… Üstümdeki tek tanga külotla pek güzel görünüyordum kendi gözüme… Ellerimi memelerimde dolaştırdım, ince belimde, geniş kalçalarımda… Cafer abinin gözleriyle ölçüsünü aldığı kalçalarımda…

Öbürlerini de giydim, çıkardım tek tek… Gecelik diye getirdiği şey bir başka alem… Şeffaf, memelerim, amım götüm meydanda hep… Jartiyer çorabını geçirdim bacaklarıma… File çorapla, bacaklarımı saran dantelleriyle pek seksi oldum. En sona string külodu bırakmıştım, onu da giydim. Minicik kumaş yumruk gibi kabarmış amımı örtemiyordu bile…

Işığı kapatıp öylece yatağa uzandım. Karanlıkta, çıplak bedenimi saran geceliğin üstünden memelerimi, çoraplı bacaklarımın içlerini, içinden sular akan amımı okşaya okşaya azdırdım kendimi… Cafer abiyi hayal ediyordum. Bu çamaşırları alırken aklından neler geçiyordu acaba? Bana ne yapmayı planlıyordu?

Onun planlarını ben hayal ettim. Beni öperken… Üstüme çıkarken… Bacaklarımın arasında… Her yerimi okşayıp mıncıklarken… Beni… Ohhh… Beni becerirken…

Parmaklarımı minicik ip külodun yanından içime daldırdım, yine inleye inleye orgazmı tattım. Öncekilerden tek farkı, öyle azmıştım ki, pek çabuk boşaldım. Sonra da rahatlayıp üstümdeki seksi giysilerle beraber güzel bir uykuya daldım.

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bir yanıt yazın