Küçük Kasabanın Kahpesi (2)

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Küçük Kasabanın Kahpesi (2)

Gece Cafer abiyi hayal ede ede okşadım kendimi, boşaldım doyasıya, rahatladım. Sabah çocukları okula yolladım. Kapının önünden onları uğurlarken Cafer abi de işe gidiyordu. Kapıdan çıktı, yavaş yavaş geldi, önümden geçerken bana baktı ağır ağır,

“Günaydın” dedi. Başımı öne eğdim, gece bu adamla kendimi sevişirken hayal edip kendimi parmaklayışım geldi gözümün önüne… Utandım.

“Günaydın abi…” dedim.

“Hoşuna gitti mi getirdiklerim? Beğenmediysen, üstüne olmadıysa söyle, başka alayım.”

“Yok, pek beğendim, hepsi de tam geldi üstüme…” Evet, beğendim hepsini… Tangalar, stringler, jartiyer çoraplar… Hepsini…

“Ee, işimiz bu Güllü… Hani aklına bi şey gelmesin, mesleğimiz bu… Kasap olsaydım et getirecektim hediye olarak, manav olsaydım meyve… Ben de çamaşır getirdim işte…”

Yüzüne baktım, yalan söylüyordu zampara… Kasapmış da, manavmış da… Ben o seksi şeyleri neden getirdiğini bilirim de, ne yapayım… Ben de sana bayılıyorum, ben de sana vurgunum işte… Gözlerimi süzüp yalanını yüzüne vurdum dayanamayıp,

“Sağ ol Cafer abi… De, senin pazarda sattığın mallardan değildi ki onlar…” dedim muzip muzip gülümseyerek… “Pek kaliteli, pek güzeldi getirdiklerin, teşekkür ederim.”

“Eh… Şey… Neyse, önemli değil canım…” dedi, yürüyüp gitti.

Arkasından gülerek baktım kapı gibi adamın… O da biliyordu neler döndüğünü, ben de… İstiyordum onu… Beni sevmesini, okşamasını, o kara gözlerinin, bıyıklarının her yerime değmesini istiyordum. Toprağın suyu istemesi gibi istiyordum, yanıyordum onun için, beni sulasın, ateşimi söndürsün istiyordum…

O da beni istiyordu, biliyordum bunu… Tek sorun, nasıl, ne zaman, nerede olacağıydı bunun… Bakalım… İçime giydiğim, onun hediyesi string külot am dudaklarımın içine kaymıştı. Düzeltmek için eve girdim.

Fazla sürmedi. Kasabanın kurtuluş şenlikleri vardı bir hafta boyunca… Ünlü sanatçılar konser verecekti. Komşularla hazırlanıyorduk. Öğleden sonra resmi geçitle başlayacaktı eğlence, konserlerle gece yarısına kadar sürecek, bütün kasaba orada olacaktı. Belki Cafer abi de…

Çocukları banyo yaptırdım, giydirdim. Onlar oyalanırken ben de banyoya girdim, bir güzel temizlendim. En güzel elbisemi giydim. İçimde Cafer abinin aldığı lüks dantelli iç çamaşırları, ayağımda ince çorap… Makyaj yapıyordum ki telefon çaldı. Kocam olmalıydı gene… İsteksiz adımlarla telefona gittim, bir elimde rujumla… Açtım,

“Ne yapıyorsun?” dedi telefondaki erkek sesi. Cafer abi… Çocuklar çıkıp gitmişler şimdiden, evde yalnızım. İçim hop etti ergen kızlar gibi, ateş bastı.

“Hazırlık yapıyorum abi.” dedim şaşkınlıkla… “Eğlenceler var ya, konser filan… Bütün komşular gidiyoruz.” Lafı ağzıma tıktı.

“Biliyorum, herkes gidiyor. Benim karı da, çocuklar da… Ama sen gitme…” dedi buyurgan bir sesle…

“Nasıl yani? Neden?” diyecek oldum.

“Sen gitmeyeceksin. Bir şeyler uydur, evde kal.”

“Ne uydurayım abi? Nasıl yapayım?” dedim çaresizce…

“Sen bulursun bir yolunu… Çok önemli diyorum sana… Kal…”

“Peki…” diyebildim. Öyle bir emredişi vardı ki… Uymaktan başka seçenek bırakmıyordu insana…

Komşular beni almaya geldiler, tansiyonum düştü, hastalandım, gidemem diye başımdan savdım. Bir beş dakika geçti aradan… Ben bekliyorum… On dakika… Yirmi… Yarım saat… Tam ümidimi kesmiştim ki kapının tokmağını duydum hafiften… Onun çalışı… Sürekli, ama yavaşça, tedirgin, ürkek…

Kapının arkasındayım zaten, hemen açtım, içeriye süzüldü, kapattı arkasından… Holde karşı karşıya durduk, sessizce…

“Hayrola Cafer abi? Kocam mı aradı gene? Para mı getirdin?” dedim lafı açmak için…

Para getirmiş olsa çıkar gelir, bana “sen gitme, kal Güllü” demez ki… Heyecanlıyım… Kalbim küt küt çarpıyor… Gözleri baştan aşağı süzdü yine…

İnce kumaştan, yazlık bir elbise var üstümde, önden düğmeli, eteği diz hizasında, daracık, kalçalarımı sarmış… Bacaklarımda onun getirdiği siyah ince çorap… Ev terlikleri siyah yüksek topuklu… İçimde onun hediyesi sütyen, tanga külot…

Düğüne gider gibi giyinmişim, süslenmişim konsere gidiyorum diye… Makyaj, parfüm, her şeyim dört dörtlük… İnler gibi konuştu sonunda,

“Oh, çok güzelsin be Güllü…”

“Sağol Cafer abi… Teşekkür ederim.” Utanmıştım, yanaklarım alev alev… “Utandırma beni böyle konuşup… Bunu söylemek için mi geldin?” Uzanıp elimi tuttu, fısıldayarak konuşuyordu,

“Tam da öyle Güllü… Bunu söylemek için geldim. Utanacak bi şey yok. Gerçekten güzelsin. Taş bebek gibisin allahıma kitabıma…”

Utançla elimi çektim, arkama sakladım tekrar elimi tutmasın diye… Bir adımda aramızdaki boşluğu kapattı, belime sarılıp arkamdaki elimi tuttu bir eliyle, öbürüyle saçımı arkadan tutup başımı eğdi, dudaklarıma yumuldu.

Başım dönüverdi birden… Kapıya yaslamıştı beni, bedeniyle ezerken dudaklarımı eziyordu dudaklarıyla… Bıyıkları batıyordu tenime… Karşılık vermiyordum öpüşüne ama dizlerim titremeye başlamıştı bile…

Dudaklarımdan boynuma indiğinde çırpınıp kurtuldum elinden, bir adım yana kaçtım, oradan holün ortasına… Nefes nefeseydim. Göğsüm inip kalkıyordu.

“Ne… ne yapıyorsun Cafer abi…?” diyebildim. O da benden farksızdı, heyecanlıydı.

“Öpüyorum güzelim…” dedi. “Senin gibi güzeli öpülmez de ne yapılır? Öpüyorum işte… Asıl sen ne yapıyorsun? Her gördüğünde baygın baygın bakıyorsun bana, gözlerini süzüyorsun, yürüyüşün değişiyor ben sana bakınca… Şimdi bu kaçma neyin nesi kızım?”

“Yapma abi… Güzel görünce bakmak başka, bu başka… Ben de evliyim, sen de… Çocuklarımız var. Kocam var… Senin karın…”

“Sikeyim karısını… Senin eline su dökemez o şişko hımbıl…”

“Kocam? Senin en yakın arkadaşın benim kocam… Hani emanettim ben sana? Yenge diyordun hep?”

“Kocanı da sikeyim senin… Beyinsiz kocanı… Senin gibi güzel karıyı yapayalnız bırakıp giden aptal kocanın beynini sikeyim senin… Oh bebeğim benim… Sen benim karım olsan var ya… İşe bile gitmezdim yemin olsun.”

İçimde fırtınalar kopuyor o konuştukça… Allahım, neler duyuyorum böyle… Kocamdan hiç duymadığım sözler bunlar…

“Gel canım… Ürkek tavşanım benim… Gel kollarıma, sarayım seni… O dudaklarından bir kerecik öpsem gam yemem… Gel güzelim… Oh güzel kadınım benim… Şu memelerinden bicik öpeyim, şu ince belini sarayım aşkım… Kalçalarını mıncıklayayım yavrum… O taş gibi kalçalarını okşayayım senin… Gel…”

“Yapma abi… Acı bana… Yapma…”

“Abini de siktirtme bana… Abi deme ulan… Senin erkeğinim ben… Gel kollarıma da erkek neymiş gör bakalım… Senin soğan cücüğü kocana benzemem ben… Zevkten bağırtırım kadınımı… Gel canım… Oh, gel bir kerecik sikeyim seni… Oh, o güzel amına koyayım bir kerecik bebeğim… Taş bebeğim…”

“Abi konuşma böyle şeyler diyorum sana… Yapma…”

Yapma, konuşma diyorum ama… Konuştuğu şeyler de eritiyor beni bir yandan… O güzel amıma koyacakmış benim… Bir kerecik sikecekmiş beni… Memelerimden öpecekmiş. Zevkten bağırtacakmış… Off… Cafer abi offf… Abim benim, hayalimdeki erkeğim… Bir bilsen seni kaç geceler hayal ettiğimi… Altında ezilirken… Beni kollarınla sardığını hayal ede ede kendimi kaç kere parmakladığımı bir bilsen…

Sonunda bir hamle yaptı, kollarıyla sarmaya çalıştı. Ürkek ceylan gibi geriye kaçtım, kurtuldum. Bir hamle daha… Kolumdan yakaladı, kendine çekti. Kollarının arasında çırpınıyordum. Kurtulmak ne mümkün? Mengene gibi sarmış beni, çıkamıyorum, kurtulamıyorum. Dudaklarımı dudaklarıyla kapatmış, nefes alamıyorum.

Gücüm kesilmeye başladı yavaş yavaş… Bağıramıyorum, herkes konserde, kimse yok ama olur da biri duysa rezalet diz boyu… Komşusunun tecavüz ettiği kadın… Şu işte… Fısır fısır ben geçerken konuşmalar… Çocuklar… Alaylar, imalar, incitici bakışlar…

“Bırak kendini bana… Direnme… Pişman olmayacaksın, inan…” diye homurdandı ağzımın içinde…

Dilini ağzımın içine sokmuş, dilimi okşuyor… Mis gibi nane kokusu, dilinde nane şekeri tadı… Kollarına asılıp gevşetmeye, kurtulmaya çalışıyorum. Gömleğinin üstünden kolunun kaslarını hissediyorum avuçlarımda, sert, taş gibi…

Geniş omuzları, kaslı kollarının arasında bir hapishanedeyim sanki kurtuluşum mümkün değil… Kollarıyla sarmış sımsıkı, kendine bastırıyor beni… Önündeki kabarıklığı hissediyorum karnımda… Nasıl hissetmem? Taş gibi bir şey… Dizlerimin bağı çözülüyor, yığılacak gibi oluyorum. Düşmek üzereyim.

Anladı hemen… Belimden tuttu, eğilip bacaklarımdan, tüy gibi kaldırdı beni… Çırpınmayı bıraktım artık, halsizlikten, çaresizlikten, daha çok benim de istememden… Yapacağımı yaptım artık, bundan fazlasına gerek yok… Adam kararını vermiş, kesin sikecek beni… Eh, ne yapalım, siksin öyleyse, becersin beni…

Doğru yatak odasının yolunu tutuyor. Evi kendi evi gibi biliyor piç… Kaç kere misafirliğe gelmiş bu eve karısıyla, çocuklarıyla… Kocamla oturup birlikte içki içmişler zamanlı zamansız… Çoğunda ben hizmet ettim ona… Mezeler hazırladım kendi ellerimle, kocamla beraber afiyetle yedi.

Bana bakıyordu hep, görüyordum… Biliyordum içkisine meze olduğumu… Meze niyetine beni yediğini… Hoşuma gidiyordu o zamanlar… Kocamın yanında bana bir şey yapmaya kalkamaz diyordum. Kırıtıp duruyordum gidip gelirken…

Kalçalarıma bakmasına bayılıyordum. Şalvar giyerdim bakardı, etek giyerdim, bakardı, tayt giyerdim bakardı. Sikecek gibi bakardı hem de… İltifatlar ederdi bana kocamın yanında, şöyle güzel, böyle çalışkan, becerikli yengem diye… Utanırdım ama koltuklarım kabarırdı, kabaran başka şeylerimin yanında…

Ben bulaşıkları yıkarken o masayı toplar getirir, mutfakta benimle çene çalardı. Bankonun içinde bulaşıkları yıkarken kalçalarımı özellikle iki yana çalkalar, adamı deli etmeye çalışırdım. Sonunda kocam sarhoş olur, Cafer abi neden sonra istemeye istemeye kalkar, gözü arkasına baka baka evine giderdi. Ben de bütün gece kudurtup azdırdığım adamın bir yakalasa bana neler yapacağını düşünüp dururdum uykuya dalana kadar, kendimi okşardım.

O gün, işte bütün bunların intikamını alır gibiydi Cafer abi… Yatak odasına girdi, yatağın üstüne fırlatır gibi bıraktı beni… Boğuşurken elbisemin üstten alttan bir iki düğmesi açılmış, dekolte bir kıyafet haline gelmişti. Üstten sütyenimin dantelleri görünüyordu, alttan yırtmaç gibi açılan düğmelerin arasından nerdeyse üçgenime kadar siyah çoraplı bacaklarım açıkta kalmıştı.

Yukarıdan soluyarak, beğeniyle uzun bir süre bana baktı… Dirseklerimin üstünde doğrulmaya, elbisemin eteklerini örtmeye çalıştım. Üstüme geldi, omuzlarımdan bastırıp kalkmama engel oldu. Ben durunca omuzlarımdaki ellerini göğsümde kaydırdı, elbisemin iki yakasını tuttu. Düğmelerimi açacak diye beklerken hızla iki yana çekiverdi elbisemin yakalarını, düğmeler pıtır pıtır koptu, etrafa saçıldı. Önüm tamamen açıldı.

“Ohhh…” diye inledi çıplaklığımı görünce… “Çok güzel…”

“Ne yaptın abi? Pahalıydı o elbise…” diye inledim ben de…

“Daha güzelini alırım ben sana, merak etme sen tatlım…” derken cebinden irice bir bıçak sapı çıkardı. Ne yapacak diye beklerken bir düğmeye bastı, şırrak diye bir sesle parlak çelik bıçak çıktı içinden… Sustalı dedikleri bu olmalıydı. Eğilip soğuk çeliği çıplak karnımda dolaştırdı. Ben ürperirken sütyenimin öndeki bağ kısmını, askılarını bıçakla kesti. Elinde kalan parçaları fırlatıp attı.

Sütyenin baskısından kurtulan memelerim titreşerek serbest kaldılar. Uçları kabarmıştı olayın heyecanından, duyduğum arzudan… Hayran hayran memelerime baktı. Elini bile sürmedi ama… Tekrar eğilip elbisenin kollarını da kesti. Güzelim elbise altımda bir örtü gibi yatıyordu. Bense üstümde bir tek külotlu çorap, içindeki kırmızı tangayla kalmıştım.

Sustalı bıçağı tekrar çıplak bedenimde dolaştırdı. Ben kesecek diye korkarken o gayet rahat yanaklarımda, boynumda, gerdanımda, memelerimde, karnımda dolandırdı çeliği… Sonra yine dokunmadan kalktı. Bana, çıplak bedenime baka baka yavaşça soyunmaya başladı.

Gömleği çıktı, pantolonu, çorapları, ayakkabıları… Pazar tezgahlarında bilenmiş kaslanmış bedeni ortaya çıktı. Bir baksır kaldı altında, önünde kurduğu çadırıyla… Onu da çıkardı yavaşça, bana göstere göstere…

Sertleşmiş aleti bacaklarının arasında dimdik bana bakıyordu. Eliyle şöyle bir sıvazladı baştan aşağıya, rahatlatmak istercesine… Pantolonun baksırın içinde nasıl saklamıştı bunu böyle anlayamadım.

Nerdeyse yirmi santimden fazla vardı aletinin boyu… Kalındı… Benim ince kadın bileklerimden daha kalındı. Başındaki soğan irisi şapkasıyla, etrafını saran kan damarlarıyla harika görünüyordu gözüme… Bedenine göre daha karaydı erkekliği, sünnet çizgisi belirgindi. Yırtıcı bir hayvan görüntüsü, bir kobra vardı bacaklarının arasında…

“Öp…” dedi, saçlarımdan tutup başımı o kobraya doğru çekerek… Yüzüne baktım,

“Nasıl yani?” dedim. Erkeğin pipisini öpmek mi? Ne demek bu?

“Öp işte… Sikimi öp… Kocanın sikini öpmedin mi hiç, yalamadın mı?” Şaşkındım.

“Yoo…” diyebildim yutkunarak… “Bırak öpmeyi, hiç böyle senin gibi çıkarıp göstermedi bile… Yorganın altında yaptık ne yaptıysak…” Kahkahayla güldü sözlerime…

“İbiş… Gösterecek malı yoksa ne göstersin zavallı…” diyerek kocamla alay etti. “Söylesene ne kadar senin kocanın siki?” Elimle işaret ettim, onun aletinin yarısında bir noktayı…

“Bu kadar…” dedim. “Kalınlığı da başparmağım kadar… Böyle değil…” derken hayretle önümde sallanıp duran, havaya dikilmiş aleti inceliyordum. Altındaki torbaları bile benim elimin ayası kadardı.

“Ne kadar büyükmüş bu abi?” diyebildim nefesim kesilerek… Başımı yaklaştırdı tekrar, burnuma değdi başı… Erkek kokusunu ciğerlerime çektim. Başım döndü.

“Evet canım, abisinin Gülü… Büyüktür… Tadına bakan bırakamaz, hep ister bunu… Senin de hoşuna gidecek. Bunsuz yapamayacaksın inan… Hadi, şimdi öp onu bebeğim… Annenin memesini emdiğin gibi em, yala…”

Elimi uzatıp dokundum önce… Parmaklarımın ucuyla… Yeni gelinin yarak tuttuğu gibi deyimini şimdi anlıyordum. Bunca sene sonra ilk kez böyle bir erkeklik görüyordum. Yeni gelin sayılırdım ben de… Nasıl tutacağımı bile bilemiyordum.

Aleti sımsıcaktı. Yanıyordu. Torbalarının içinde yumurtaların hareket ettiğini görebiliyordum. Yattığım yerden biraz doğruldum ucuna yetişebilmek için… Şapkasını öptüm. Bir daha… Yaladım ıslak ıslak…

“Ağzına al yavrum…” diyerek başımı kendine, aletine bastırdı. “Yarrağımı ağzına al canım…” Kocaman açtım ağzımı, almaya çalıştım. Alamıyordum ki… Kocaman başı ağzıma sığmıyordu. Zorladım. Zorla tıktım ağzıma…

“Ohhh… Dişlerine dikkat et güzelim… Canımı yakma… Aç ağzını… Daha da aç… Ağzın sıcacık… Sikimin başı yandı sanki… Ohhh..” diye inledi.

Biraz daha zorladım. Biraz daha girdi ağzıma… Sonra başımı bastırdı iyice… Bileğim gibi kalın aleti boğazıma dayandı bir anda… Nefessiz kalıyordum, çırpındım, çıkarmaya çalıştım. Bırakmadı… Ağzımın içinde eziliyordu kalın alet… Nefes alacak delik bile kalmamıştı. Burnumdan nefes almaya çalıştım. Gözlerim yuvalarından dışarı uğradı.

“Aahhh…” diye inleyerek saçımı çekti, ağzımdan çıkardı erkekliğini… Tam zamanında… Gözlerim kaymaya başlamıştı artık… Havasızlıktan boğulmak üzereydim. Gözlerim yaşarmıştı. Sırt üstü yatağa bıraktım kendimi…

“O minik ağzına boşaltacaktın beni nerdeyse…” dedi. “Yapıcam, o bal dudaklı ağzını döllerimle doldurucam ama daha erken… Seni uzun uzun sikmeden, sikerken bağırtmadan boşalmak yok…” Kesin bir kararlılık vardı sesinde…

Ağzımı dölle dolduracak mı? Neden bahsediyor bu adam? Bilmiyordum ama merakla, büyük bir teslimiyetle bekliyordum başıma gelecekleri… Neden bahsediyorsa, bana ne yapacaksa kendisi zevk alırken, eminim ben de zevk alacaktım, inanıyordum buna… Yanıma uzandı. Dudaklarımı öptü.

Hareketsiz bekliyordum. Kocam öpmeye çalışırken iğrenç rakı sigara kokusunu almamak için sımsıkı kapatırdım dudaklarımı, bıçak gibi, nefes almamaya çalışarak hevesinin bitmesini beklerdim. Şimdi ise dudaklarının dudaklarımdaki teması hoşuma gitmişti sanki… Bıyıkları da okşuyordu arada, gıdıklıyordu.

Nefes almaya çalıştım. Yine o ferah, nane kokusu… İçime çektim. Ağzımı açtım, etli alt dudağımı dişlerinin arasına aldı bu kez, ısırır gibi yaptı… Diliyle de yalıyordu dudaklarımı… Ohhh… Harika… İstemsizce aralandı ağzım… Dilini soktu ağzıma… Diliyle dilimi okşuyordu şimdi… Benim başım dönmeye başlamıştı. Tutunmak ister gibi üstümdeki erkeğe sarıldım. Ağzının içinde,

“Ihhh…” diye inleyerek dudaklarıma bastırdım sert erkek dudaklarını…

Demek öpüşmek buymuş gerçekte… Böylesine zevkli bir şeymiş. İnsanın içini eriten bir şeymiş. Elinin birini memelerimde hissettim öpüşürken… Bir yandan ağzımın içine dalmış öpüyor, bir yandan eliyle memelerimi okşuyordu.

Kıvrandım. Kocaman eli benim kavun büyüklüğündeki akça pakça mememi kaplamıştı. Nasırlı elinin parmakları kabarmış meme uçlarımı eziyordu. Çıplaklığıyla sımsıkı sarılmıştı bana… Çoraplı bacaklarımın arasına bacaklarına sokmuş, önündeki taş gibi aleti kasıklarıma baskı yapıp duruyordu.

Dudaklarımı bıraktı, dil, dudak ve bıyıklarıyla boynumu okşaya okşaya aşağıya indi. Gerdanıma, oradan memelerime… Memelerimi dudaklarına teslim eden nasırlı eller şimdi daha aşağıya inmişti. Çoraplı bacaklarımı okşuyordu. Kaygan çorabın üstünden elinin okşaması delirti beni… Bacak içlerimi, külodun üstünden kukumu okşuyordu parmakları…

Diğer taraftan yukarıda meme uçlarımı ağzına alması… Emmesi… Vantuz gibi ağzının içinde kemirirken meme ucumu, içerden diliyle okşaması… Zevkten çıldırmak üzereydim. Hele parmağının biri çorabımın üstünden yarığıma bastırıp külodumu da içime sokarcasına baskı yapınca kendimden geçtim.

Cafer abi daha içime girmemişti bile… Sadece öpüşmesi, memelerimi emmesi, kadınlığımı okşaması yetmişti. Orgazm oluyordum. Kasılmaya başladım. O geceleri kendimi dakikalar boyu parmaklayarak yalnız başıma ulaştığım zirveye bu kez erkeğimin çabasıyla kısa sürede çıkmıştım…

Dakikalarca çırpındım. Cafer abi geri çekilmiş, yatakta istemsizce kasılıp duran bedenimi izliyordu hayran hayran… Sonunda bittim.

“Hıh… Hıh…” diye hırıltılar çıkararak nefes almaya çalışıyordum. Göğüslerim körük gibi inip kalkıyordu. Başımı çevirip baktım sakinleşince… Bana bakan gözleri parlıyordu.

“Harikasın canım… Nefissin… Senin gibisini görmedim ben… Öyle güzel, öyle isteklisin, öyle isterik, seksi kadınsın ki… Boşalırken yılan gibi bütün vücudunla kıvranıyorsun, keşke videoya çekseydim boşalmanı…” Güldüm, elini tutup dudaklarıma götürdüm, öptüm.

“Sakın ha…” dedim. “Sen yaptın beni böyle… İlk defa böyle boşalıyorum ben… Bu kadar şiddetlisini hiç yaşamadım.”

“Sana söyledim, memnun kalırsın benden… Seni kocandan daha iyi boşaltırım demiştim.”

“Kocam mı? Cafer abi, kocamla hiç orgazm yaşamadım ki ben… Daha düne kadar orgazmın ne olduğunu bilmeden yaşadım. Kendimi okşarken keşfettim ben orgazmı…”

“İnanmıyorum Güllü… Bir kadın bunca yıl evli olur da, karı koca yatağa girerler, sevişirler de, nasıl orgazm olmaz? Kimse inanmaz buna…” Tekrar öptüm elini… Orta parmağını ağzıma sokup emdim. Çıkarıp yaladım. Sonra da o parmağın büyüklüğünü gösterdim,

“İnan… Sana söyledim ya… Şu kadar pipisi var. Yorganın altında bacaklarımı açar, içime girer, o küçük pipisiyle boşalır, işini görür, yatar uyur. “

“Çocuklar? Onlar nasıl oldu peki?”

“Canım, dölleri yetti işte, çocuk olmaya ne var? Benim tarla da bereketli herhalde, ceketini üstüme atsa hamile kalıyom. Onun için hap kullanmaya başladım. Dedim ya, daha düne kadar orgazm neyin bilmiyordum ben… O da seni…” Sustum. Utanmıştım. Çenemden tutup kendine baktırdı,

“Beni mi? Ne olmuş bana?” Utangaç gülümsedim,

“Seni hayallerken, kendimi okşarken oldu işte… Senin okşadığını hayal ede ede bızırımı okşarken, parmağımı senin aletinmiş gibi içime sokarken orgazm oldum. Köyde oğlanlar otuzbir diyorlardı da… Burda kadınlar için, ne diyorlar ona, mastır bilmem ne…”

“Mastürbasyon…” diye düzeltti beni…

“Hah… O işte… Mastürbasyon yaptım ilk defa hayatımda, onda da seni hayal ettim. Beni altına almışın, eze eze…” Sustum yine…

“Eeee? Devam et… Eze eze…?” Güldüm, şakacıktan yumruk yapıp göğsüne vurdum elimi… Tutup yumruğumu öptü erkeğim…

“Öyle işte… O bana para verirken elimizin değmesi… Yıldırım çarpmış gibi oldum inan… Benim herif bir haftayı geçmiş tura gideli, ortada yok… Geldiği zaman küçük müçük yine içime bir şeyler giriyordu, sarılıp yatıyorduk yatakta uyurken…”

“Bak sen… Hem küçük dersin, hem kocanı istersin… Küçük şıllığım benim…”

“Öyle deme be abi… Erkeğe sarılıp yatmaya hasret kalmışım zaten… Sen de öyle, tam erkek gibi erkek, elin deyince elime… İçim bi hoş oluverdi. Elini tutmayı özler oldum abi. Hani bazı gün para ihtiyacımız yokken gelip istiyordum senden… Sırf seni göreyim diye… Elin elime deysin diye…”

“Eee? Orgazm ne zaman?”

Utandım, demedim artık, vay, azgın orospunun tekiymiş bu karı demesin diye, “daha ilk elin elime değdiği gün” diyemedim. Külotları bahane ettim, o günü anlattım ona… Yalan değildi ki… Gerçekti hepsi… Hepsini anlattım, her şeyi…

“O senden külot aldığım, akşamına bana külotları getirdiğin günün gecesi… Tek tek giydim, aynada kendime baktım o külotları, geceliği… Ne bileyim… Manken gibi olmuşum… Gaztelerdeki karılar gibi… Hoşuma gitti. Sonra yatağa yattım birini giyip… Öyle, çıplak…

Sen aklımdasın hep… Altımdaki külodu okşuyorum. Sen almışsın onu bana… Kendi elinle seçmişsin. Altıma giydiğim, şeyimi saran küloduma senin elin değmiş. Elini okşar gibi okşadım külodumu, şeyimi… Sen beni okşar gibi…

“Şeyimi deyip durmasana şuna kız… Adını söyle o şeyin… Hadi devam et anlatmaya, çok güzel anlatıyosun…”

“Yaaa…. Utanıyom abi… Senin yanında öyle ayıp şeyler konuşmak…”

“Aptal kız…” dedi, güldü, sevgiyle, muhabbetle sarıldı çıplak bedeniyle…

“Kocanın yatağında çırılçıplak yatıyorsun benimle… Yarağımı ağzına almışsın, bir de boşalmışsın daha amcığına girmeden… Konuşmaktan mı utanıyorsun? Bak böyle yaparsan sikmem seni, ona göre…” Elimi tutup sikine götürdü, taş gibi sert, alev gibi yanan sikine… Avuçlattırdı,

“Bunun tadına baktırmam yoksa…”

“Sakın ha, bunu bana yapma abi… İyi, tamam, senin istediğin gibi olsun… Neyse… Külodun lastiğinden iki elimle tutup yukarı çektim. Şeyimi… Amımı sardı külodun ağı…”

“Amcığını…”

“Hıı… Amcığımı… Sen avuçlamışın gibi… Bu kocaman ellerinle… Sıkıp duruyormuşsun… Öyle hayal ettim hep… Çekiştirip durdum… Sonra içime girdiğini hayalledim… Sen girmişin gibi parmaklarımı soktum içime… Bızırımı okşadım. Öyle boşaldım işte sonunda… İlk defa… Bayılcak gibi oldum zevkten… Şimşek çarptı sanki… Gözlerim karardı, korktum ne oluyo diye… Demek orgazım orgazım dedikleri buymuş dedim kendi kendime… Böyle zevkli bi şeymiş…”

“Canım benim…” dedi Cafer abi… Kendine çekti, sımsıkı sarıldı bana… “Bu gece kendini parmaklamak yok artık. Ben seni boşaltıcam. Gerçek erkek neymiş, gerçekten sevişmek neymiş, öğreticem sana…”

Dudaklarıma yumuldu tekrar… Kollarıyla bacaklarıyla sardı beni… Çoraplı bacaklarımı, göğüslerimi okşuyordu bir yandan benimle öpüşürken… Sonra dudaklarımı öpmeyi bıraktı, memelerime geçti. Üstüme eğilip memelerimi tek tek öpüp yalarken külotlu çorabımı sıyırmaya başladı bacaklarımdan… Çıkardı attı. Tanga külodumu da öyle… Yeni ağdalanmış, yumuşacık kılsız tüysüz şeftalimi seyretti uzun uzun… Kıvrandım…

“Abi, bakma orama öyle… Utanıyom…” dedim.

“Ben ne yapayım Güllü? Öyle güzel amcığın var ki?” Eliyle tutup sıktı, okşadı. “Ağda mı yaptın kız bunu sen? Mis gibi parlıyor amın…”

“Evet…” dedim utanarak… “Sanki bilmişim gibi Cafer abi… Sana hazırlık yapmışım meğer…” Bakışlarından kurtulmak için bacaklarımı kapamaya, ellerimle kadınlığımı örtmeye çalışıyordum ki elimi sımsıkı tutup çekti, dudaklarını orama gömdü. Offf… Sıcak, etli dudaklarını en hassas yerimde hissedince çıldırdım.

“Ohhh… Abii… Ne yapıyorsun öyle?” diye inledim.

“Amcığını öpüyorum aşkım… Güzel amcığını… Tüysüz amcığını… Balları akıyor amcığının yavrum… Suları akıyor içinden… Sakın kocam hiç yalamadı deme bana…” dedi dili kadınlığımın dudaklarının arasında kıpırdanıp dururken… Zevkten kıvranmaya başlamıştım. Kasıklarım yanıyordu adeta…

“Ohhh… Evet abi… Kocam yalamadı hiç… Hiç bilmem ki ben böyle şeyleri… Gözümü açtım, kocam, kocamın pipisi… Ne bana yalattırdı o pipisini zevk aldı, ne kendi yaladı beni, bana zevk verdi… Dedim ya, yorganın altında düzdü beni hep…”

“Merak etme yavrum… Badem amcıklım… Güzel kokulu şeftalim… Yalarım seni ben… Öperim… Dilimle sikerim senin amını… Zevk neymiş, orgazm neymiş görürsün sen bebeğim… Ohhh… Çok tatlısın… Bal gibisin… Kaymak gibisin…”

Bacaklarımın arasında fırtına gibi esti, beni kasırgalara bıraktı. Dakikalar boyu kıvrandırdı zevkten… Çarşafları buruşturdum tırnaklarımın arasında, saçlarını yoldum dili içime daha çok girsin diye… İkinci orgazmımı da amımı yalarken yaşadım.

“Tamam mı? Bitti mi?” dedim soluk soluğa… Şaşkın baktı önce, güldü sonra… Cahilliğimi hoş gören bir tavırla,

“Hayır canım. Şimdiye kadar ön sevişmeydi. Şimdi asıl sikişe geçiyoruz. Hazır ol…” dedi.

“İki defa orgazım oldum. Yetmez mi?” dedim halsizce…

“Ben kaç defa istersem o kadar boşalacaksın. Ben bitti demeden bitmek yok bebeğim… Şimdi bacaklarını aç bakalım… Asıl zevk şu andan sonra… İnan bana…”

Sırt üstü yattığım yerde dizlerimi kaldırıp bacaklarımı araladım. Dizlerinin üstünde ilerleyerek yaklaştı, bacak arama girdi. Elinde tutuyordu canavarını… Dimdik, hafif kavisli… Tek gözü bana bakıyordu.

“Amcığın ıslak ama, sen de sikimi yalayıp ıslat istersen… Kocanın pipisinden sonra bu yarak sana büyük gelir, canın yanmasın bebeğim…” dedi.

Doğrulup penisini tuttum, ağzıma sokmadan şapkasının kenarlarında dilimle dolaştım. Bol tükürükle yaladım, dudaklarımla ıslattım her bir yanını… Kocaman şey parlamaya başlamıştı ıslak ıslak… Omuzlarımdan tutup tekrar geriye yatırdı,

“Hadi karıcım, aç bacaklarını…” dedi. “İyice aç… Rahat girsin amcığına…”

Karıcım… Off… Karıcım diyor bana… Bayıldım, eridim adeta…

“Oh, karıcığının amcığı kurban olsun sana Cafer abi… Feda olsun… İstediğini yap bana… Karıcım diyen dillerini yesin senin Güllü karın…”

Açtım bacaklarımı, bekledim. Tekrar yaklaştı. Islak sikini amımın dudakları arasında sürtmeye başladı. Yukarıdan, kabarmış klitorisimin oralardan başlıyor, tüm uzunluğu boyunca amımı okşaya okşaya aşağıya iniyor, sonra tekrar yukarıya çıkıyordu. Klitorisimde sürekli bir sıcaklık, sürekli bir kayganlık, sürtünme hissi beni delirtmeye başlamıştı. Zevk, zevk, zevk…

“Ohhh… Hadi abi… Sok şunu…” diye inledim. Oralı bile olmadı. Duymamış gibi, işine devam etti. Gitti geldi amım boyunca… Sonra durdu. Başını girişime dayadı. İtmeye başladı. Başımı kaldırıp bakmaya çalıştım. Dudaklarımı ısırıyordum heyecandan… Soğan büyüklüğündeki baş am girişimi zorlamaya başlamıştı.

“Abi…? Abi… Acıyor sanki…” diye inledim.

“İki tane çocuk çıkardın sen… Bunu da alırsın merak etme…” dedi umarsızca… “Fakat çok darsın yavrum… Sanki bakire kız amcığı gibi amcığın… O kadar ıslattık, hala sokmakta zorlanıyorum.”

“Ahhh… Evet abi… Yavaş… Lütfen… Canımı yakma… Çocuk çıktı ama, yıllarca önceydi o, çıkması saatler sürdü… Amım daralmıştır şimdi… O zaman acı çektim. Şimdi zevk almak istiyorum. Yavaşş…”

Milim milim, santim santim giriyordu içime… Biraz giriyor, biraz çıkarıyor, sonra tekrar basıyordu içime…

“Ahhh.. Abi… Bitmeyecek mi bu?” diye sızlanmaya başlamıştım ki, son hamlesini yaptı, son kalan santimlerini de içime dehleyiverdi, kasıklarımız birbirine yapıştı. Doğrulup sımsıkı boynuna sarıldım. Kal geldi, öylece kaldım. Ağzım sonuna kadar açık, inlemeye, nefes almaya bile korkarak bekledim öyle… Sonunda bitmişti. O bitmek tükenmek bilmeyen giriş sona ermiş, aletin başı rahmime dayanmıştı. Kalınlığı duvarlarımı gererken, başı diplerimi zorluyordu.

“Ooohhhh….” Diyerek bir soluk verdim, kendimi yatağa bıraktım. “Dur… Bekle biraz n’olur…” diye yalvardım erkeğe…

Bekledi. Bacaklarımın arasında, mızrağını sonuna kadar içime sokmuş durumda bekledi. Dudaklarıma uzandı. Öpüştük. Buz gibi olmuştu dudaklarım acıdan, ısıttı. Elinin biriyle memelerimi okşadı.

Dili ağzımın içinde, eli mememde, kalın aleti dibine kadar içime girmiş vaziyette, üstümde tüm ağırlığıyla baskı yaparak eziyordu beni… Nefes almak için zorlanınca kalktı, ağırlığını dirseğine verip yavaş yavaş kıpırdanmaya başladı içimde… Tüm kalınlığını hissediyordum kıpırdandıkça… Sanki damarları bile ayrı hissediliyordu. Yavaş yavaş çıktı içimden… Yarıya kadar… Tekrar girdi yara yara… Dipledi. Tekrar çıktı, tekrar girdi.

Zevk duygusu, şehvet geri gelmeye başlamıştı. Bacaklarımın arasında piston gibi çalışan alet beni inanılmaz muhteşem zevklere gark ediyordu. Gözlerim kayarak beline sarıldım. Bacaklarımın arasında inip kalkan kalçalarını tırnakladım… Canı yandıkça mızrağını bana daha çok batırdı. Daha çok zevk verdi.

Sonlara doğru hızlandı. Artık beni gözetmeyi bırakmış, kendi zevkine düşmüştü. Tümüyle çekiliyor, başı çıkar gibi olunca tekrar içime gömülüyordu koca alet… Taşakları arkalarıma vuruyordu.

“Hap falan alıyorum dedin di mi sen?” diye sordu dişlerinin arasından… Kasılmalarından anlamıştım zaten, boşalmak üzereydi.

“Evet…” dedim, boynuna sarıldım sımsıkı… “Evet… Boşal içime… Tohumlarını boşalt bana…”

“Aaagghhhh…” diye nerdeyse böğürerek son bir saplama yaptı amıma, öylece kaldı. Sanki yatağa kazık batırıyormuş, beni yatağa çiviliyormuş gibiydi. Girip çıkma olmadan sadece kasılıyor, tohumlarını içime püskürtüp duruyordu. Belgesellerdeki hayvanların çiftleşmeleri, aygırların dişiyi döllemesi gibi bir şeydi…

İçimdeki sıcaklığı hissedince ben de kendimden geçtim zaten… Erkeğim içimde titreyip püskürürken bende de kasılmalar başladı. İçimdeki kalınlığı sağmaya başladı vajinam…

Neden sonra kendime geldim. Yarı ölü gibiydim. Cafer abi içimden çıkmış, yanımda yatıyordu. Canavar bacaklarının arasında yarı inik uzanmış, ucunda spermleri parlıyordu. Kolumu kaldıracak halim yoktu. Duvardaki saate baktım, eve geldiğinden beri iki saati geçmişti. İki saatten fazla bir süredir sevişiyorduk.

“Gitmemi ister misin?” dedi yanıbaşımdan… Saate baktığımı görmüş, gitmesini istediğimi zannetmişti. Yan döndüm, kaslı vücuduna tırmanır gibi sarıldım. Bacağımın birini aşırıp bacaklarının üstüne attım.

“Hayır” dedim gülerek… “Seni bırakmam kolay kolay… Bir daha istiyorum…” O da yan dönmüştü. Eliyle belimi, kalçalarımı okşuyordu. Kalçamı tutup sıktı,

“Ben de istiyorum. Daha doymadım sana Güllüm…” dedi. “Hem bir hayalim var, bu güzel kalçalarına hastayım senin, ilk gördüğüm günden beri…” Güldüm, kocaman elleriyle pençelediği kalçamı sallayıp sordum,

“Bak sen… Ne hayaliymiş o?” diye sordum. Beğenilmek hoşuma gidiyordu her kadın gibi…

“Dedim ya… Hastayım kalçalarına… O yürürken kaba etlerini titretmelerin, çalkalamaların yok mu? Deli oluyorum hep, her gördüğümde sikmek istiyorum seni… O titreşen kalçalarının arasına yarağımı sokmak istiyorum. Götünden sikmek istiyorum seni…”

“Yoo… O olmaz işte… İzin veremem… Bu koca sikinle yırtarsın beni erkeğim… Hak yolu varken… Boş ver… Ben sana her türlü zevk veririm…” dedim ümitsizce… Küçücük deliğime bilek kalınlığında aletin nasıl gireceğinin hayalinden bile korkarak… Yalvardım. Üstelemedi fazla…

“Peki canım…” dedi. “Zaten amcığın öyle dar ki, başka kadınların göt deliği halt etmiş yanında… Ama seni sikerken kalçalarını görmek istiyorum. Hadi domal da, biraz arkandan gireyim amına…”

“Yorulmadın mı sen? Dinlenmek istemiyor musun?” dedim kocamın performansını hatırlayarak…

“Hayır, yeni başladık zaten… Öyle çabuk kurtulamazsın bebeğim… Geceye kadar sikicem seni… Kaç posta yersin bilmem artık…”

“Peki kocacım, gel öyleyse…” dedim. Yatakta kalkıp dizlerimin üzerine domaldım. O hayran olduğunu söylediği kalçalarımı titreterek erkeğimi bekledim. O da anında kalkmış, arkamda yerini almıştı bile… Hayran hayran bakıyordu kalçalarıma… Ellerini koyup okşadı…

“Hadi… Titretsene şunları… Yolda yürürken yaptığın gibi…”

“Nasıl yapıyormuşum Cafer abi? Normal yürüyorum işte…”

“Farkındasın bal gibi orospu… Mahsus yapıyorsun erkekler baksın diye değil mi? Azgın fahişe… Her gören erkeğin siki kalkıyor sana bakarken inan…”

“Böyle mi yapıyorum?” dedim, kalçalarımı titrettirdim oryantal yapar gibi…

“Ohhh… Evet… Böyle… Şuna bak, nasıl titriyor kalçaların… Ohhh… Azgın orospum benim…” Ellerinin yanına dili de gelmişti. Arka deliğimi yalıyordu. Kalçalarım titrerken ben dilinin verdiği zevkle titredim.

“Ohhh…” diye inledim.

“Nasıl orospum? Zevkli mi? Yalamaya devam edeyim mi, ister misin?”

“Evet, evet…” dedim inlerken… “Devam et… Yala… Büzüğümü yala… Dilin çok zevk veriyor abi… Ohhhh…”

Yalamaya devam etti. Parmakları da klitorisimi okşuyordu bir yandan… Başını arkama gömdü iyice… Bastıra bastıra, arka deliğimden önüme, ön deliğimden arka deliğime yalaya yalaya bitirdi beni… Zevk sularım bacaklarımdan aşağıya süzülmeye başlamıştı. Heba etmek istemedim,

“Hadi abi, sok şunu içime…” diye feryat ettim.

“Oh, abin kurban olsun sana kız…” diyerek kalktı. Beni yalarken, inlemelerimden etkilenip taş kesilmiş sikini arkama dayadı. Minik deliğime sokacak diye korkarken o biraz okşayıp aşağı indi, amıma dayayıp zorlamaya başladı.

“Ahhh…” diye inlerken dudaklarımı ısırdım, çarşafı avuçlarımda sıktım güç almak istercesine… Başı zorluyordu girişimi… Bacaklarımı araladım biraz daha alçalarak… Hala zorlanıyordum. Sonra şrrakk… diye bir şaplama… Canımın acısı kalçalarımdan çıktı. O pek beğendiği kalçama hatırı sayılır bir şaplak atmıştı zalim…

“Ahhh… Ne yaptın abi?” diye bağırırken arkadan ikincisi geldi diğer kabama… “Ohh… Yapmaa…” diye inledim acıyla…

“Çok güzel kalçaların Güllüm… Vura vura sevmek istiyorum bunları… Çok güzel… Hep bunun hayalini kurdum ben… Seni, kalçalarını döve döve sikmenin hayalini kurdum. Harika…”

Kale kapımı zorlayan tokmağını çekmeden kalçalarıma şaplak atıp duruyor, canımı yakıyordu. Her vurduğunda zıplıyordum yerimden… Arkamda durarak vurduğundan ne zaman vuracağını, elini ne zaman kaldırdığını bilemiyordum. Habersiz geliyordu şaplak, canımı yakıyor, hoplatıyordu beni…

Tüm dikkatimi gelecek şaplaklara vermiştim. Acıyla inleyip duruyordum. Bir vuruş daha, bir şaplama daha… Her vurduğunda zıplıyor, etlerim titriyordu acının şiddetinden… Sonra bir baktım ki, ben kalçalarımın acısıyla uğraşırken, acıyla hoplayıp zıplarken, o koca mızrak arkamdan içime girmiş tamamen, kasıkları kalçalarıma yapışmış…

“Ohhh… Bittim ben…” dedim son bir nefes vererek… “Bitirdin beni Cafer abi…”

“Cafer abin kurban olsun sana yavrum…” dedi üstüme eğilerek… Siki bayrak direği gibi amıma girmiş, o ise elini uzatıp alttan klitorisimi okşuyordu. Kalçalarım acıdan yanarken bir yandan da parmaklanan klitorisimden, içime giren kalın sikin zevkinden titriyordum. Hiç yaşamadığım zevklerdi bunlar, hayatımda tatmadığım… İlginç… Değişik…

Arkamda gidip gelmeye başladı. Kalçalarımı tutuyor, güç alıp üstüme saldırıyor, sonra geri çekiliyordu. Elini çektiği klitorisimle ben ilgilenmeye başladım. Dilimle ıslattığım parmaklarımın arasında eziyordum kabarmış zevk organımı…

Dakikalar boyu gidip geldi arkamda… Titreyen kalçalarımı seyrede seyrede sikti beni erkeğim… Defalarca orgazma ulaştırdı beni… Sonunda dayanamaz hale gelmiştim ki, boşalmaya başladı tekrar… Döllerini boşalttı vura vura…

Kıpırdayacak halim kalmamıştı. Yatağa serilip kaldım. Cafer abi hızlı hareketlerle kalktı, giysilerini toplamaya, giyinmeye başladı. Saate baktım, konserin ortalarında olmalıydı millet… Biraz sonra dağılmaya başlarlardı. Ayrılık vakti gelmişti.

“Abdest almayacak mısın?” dedim saçma sapan…

“Evde alırım, duş da alırım, abdest de…” dedi. Giyinip yanıma geldi. Yorgundum, bitiktim. Yanağımdan, dudağımdan öptü, amımı avuçladı.

“Harikaydın…” dedi. “Sen de beğendin mi, zevk aldın mı Güllüm?”

“Halimden belli olmuyor mu Cafer abi? Bitirdin beni… Yaşamadığım şeyler yaşattın, tatmadığım zevkler tattırdın bana… Mahvettin beni…”

“Sen yeter ki iste, her zaman yaşatırım bu zevkleri sana bebeğim…”

“Yaşat… Her zaman yaşat… Şimdi anladım kadınlar neden sensiz yapamıyormuş.”

“Hadi sen de kalk güzelim. Biraz sonra herkes gelir, yakalanma bu vaziyette…” diyerek çıktı gitti.

Dediğini yaptım, kalkıp ortalığı topladım, yırtılan elbisemi, çamaşırlarımı çöpe attım. Banyo yapıp giyindim ki çocuklar eğlenceden geldiler. Bir patırtı, bir gürültü, yatana kadar telaş sürdü.

Gece herkes uykuya çekildiğinde ben de yatak odasının kapısını kapattım, çırçıplak soyunup kendimi yatağıma attım. Adam mahvetmişti beni gerçekten… Dibime kadar sikilmiştim.

“Demek ki sevişmek, seks, orgazm dedikleri şey buymuş…” diye geçirdim aklımdan… Elimi uzatıp öpülmekten şişmiş dudaklarımda, erkeğin diş izleri yaptığı memelerimde, örselenmiş kadınlığımda gezdirdim. Savaştan çıkmış gibiydim. Yorgun, bitkin…

Fakat tüm bitikliğime karşın mutluydum. Gülümseyerek uykuya bıraktım kendimi… Biliyordum ki, bu kadarla kalmayacaktı bu sevişmeler… Devam edecekti.

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bir yanıt yazın